Praksis Güncel

güncel tartışma platformu

“Orta burjuvazi”: Günümüz Türkiye’sinde “Sınıf” tartışmalarının kayıp ama zorunlu halkası

Bu içeriği paylaş:

Utku Balaban’ın 14 Mayıs seçimleri sonrasında yeniden gündeme gelen “faburjuvazi” önermesiyle AKP’yle içli dışlı bir fraksiyonuna odaklanılarak konuşulan, Türkiye burjuvazisinin gövdesini oluşturan bu sınıfsal katman hakkında daha fazla konuşmak gerektiği kanısındayım. Türkiye’de sınıf tartışmalarında burjuvazinin bu geniş bölüğünün çoğu zaman üstünden atlanıyor. Halbuki, “Ülkeyi çoklu krizlere sokan düşük faiz, yüksek kur para politikaları nasıl bir servet transferi mekanizmasıydı?”; “Faburjuvazi denilen ve İslamcı milliyetçi iktidar blokunun palazlandırdığı sermaye kesimleri 2018 sonrasında nasıl bir atılım yaptı?”; “O kadar ekonomik kriz var deniyor, peki bu pahalı evleri, arabaları kim alıyor, lüks harcamaları kim yapıyor?” gibi soruların yanıtları için de bu tartışma belirleyici önemdedir. Zira, Erdoğan Türkiyesi’nde sınıf ilişkileri ve mücadelesinin düğüm noktalarından birini orta burjuvazi konusu oluşturuyor. Bu nedenle Praksis Güncel’deki bu ilk yazımda, güncelliğini yitirmeyen bu konuda, geçen yıl İleri Haber’de yayımlanan bir yazımı paylaşmak istedim[i]. Umarım, bu bağlamda, yeni yazı/tartışmalara vesile olur.

“Orta Sınıf” Yok, Orta Burjuvazi Var!

“Orta sınıf” tartışmaları sırasında çoğunlukla üç sosyal grup; a) kendi hesabına çalışan küçük burjuvazi, b) kamusal ve sosyal yeniden üretime dönük işlerde çalışan memurlar, öğretmenler, doktorlar, sanatçı ve aydınlar ve c) gün geçtikçe daha güvencesiz, esnek ve ucuza çalışmak zorunda kalan eski tabirle “beyaz yakalılar” akla gelir. Bunlarla küçük kesişim kümelerine sahip bulunmakla birlikte, orta burjuvazi büyük çoğunluğunun asıl gelir kaynağının mülk sahipliği olmasıyla ayrışan bir sınıf fraksiyonudur. Gerek liberter sol gerekse de Marksist solun sınıfsal analizlerinde üzerinden atladığı orta burjuvaziye bu nedenle bir ara katman demek mümkün değildir. Hem sosyo-ekonomik açıdan, hem de ideolojik-politik anlamda burjuva sınıfının görece istikrarlı ana gövdesidir. Madem öyle, ona niye “orta” diyoruz?

Marx zamanından Weber’e dek aslında “orta sınıf” dendiğinde kastedilen burjuvazinin ta kendisiydi. Kapitalizm gelişmesi içinde, eski üretim tarzının aristokrat-büyük toprak sahiplerinin hakimiyeti feodal düzenleriyle birlikte tasfiye olup, kapitalistlerin bir kısmı mali sermayeyle füzyon geçirip devasa tekellere dönüşünce, diğer burjuvaları astlaştırdı. Bu anlamda tıpkı işçi sınıfı içinde olduğu gibi tabakalaşmış burjuvaziyi de yekpare bir bütün olarak görmek güçleşti. Burjuvazinin ana gövdesini oluştursa da bu fraksiyonu kategorik anlamda ayrı bir bütün olarak almak, büyük ve küçük burjuvaziyle karıştırmamak için gereklidir. Bu kategorik ayrıştırma en azından siyasal arenadaki pek çok politika tercihini ve iktidar mücadelesini bir sınıf-içi çatışma ışığında görmeyi sağlayacağı için oldukça yararlıdır.

Dünya’da ve Türkiye’de (Orta) Burjuvazinin Sınıf İhaneti

Belki tekelci kapitalizm aşamasına dek, burjuva devrimlerinin çalkantıları içinde bu ana gövde içinden birilerinin alt sınıfa düşmeleri kadar, sınıf ihaneti gösterip, işçi sınıfına hitap eden sosyalist veya anarşist siyasetlerin yanında saf tutmaları da mümkündü. “Tarihte burjuvazi kadar kendi sınıfsal egemenliğinden tatmin olmayan başka bir sınıf olmadığı” gibi aforizmalar da bu dönemde daha bir geçerliydi. Eski rejimle çatışılırken, burjuvazinin siyasal elitlerinin gösterdiği tutarsızlıklar ve ahlaksızlıklar pek çok burjuvayı 19. Yüzyılın ortalarına doğru sosyalist düşüncelerle yakınlaştırdı. Fakat “yüzyıl sonu krizi” (fin de-siecle) ve dejenere “belle epoque” döneminde bu çalkantılar durulup, tekelci sermayenin egemenliği gerçekleştikten sonra, ki buna Hannah Arendt “kapitalizmin gerçek anlamda cisimleştiği nokta” der, aristokrasi iyiden iyiye tasfiye olmuş ve burjuvazi içinden birilerinin aşağı doğru sosyal mobilizasyonu da, sınıf ihaneti göstermesi de seyrekleşmiştir. Ancak artık büyük burjuvaziyle de aralarında bir uçurum vardır ve bunu kabul ederek siyasal öznelliklerinden vaz geçerek, elindekilerin kıymetini bilen bir tutuma sabitlenmiş; asıl egemenlerin toplumdaki sosyal tabanı ve farklı partilere dağılmış siyasal ajanları olarak tüm kaderlerini sermayenin bir sosyal ilişki olarak hakimiyetini sürdürmeye ve bunun içinde kendileriyle çevresindekileri “kalkındırmaya” vakfetmişlerdir. Daha az sayıda rastlanan sınıfına ihanet eden burjuvalar da aynı dönemde emekçi sınıfların “organik aydınları” tarafından “geleneksel aydınlar” denilerek horlanır olmuşlardır.

Bu tarihsellik, görece erken kapitalistleşmiş Batı Avrupa coğrafyası için geçerlidir. Geç kapitalist coğrafyalardaysa tekelci kapitalizm çok daha geç oturmuştur. Bu süreçlerde toprak reformu hem büyük toprak sahiplerinin egemenliğini kırmak için kentsel sınıflar ve modernleşmeci güçler tarafından gündeme getirilmiş, hem de peşinden kırdaki sınıf mücadeleleri yükselmiştir. Kentli burjuvazinin toprak sahipleri ve onların kentlerdeki müttefikleriyle çelişkileri, anti-emperyalist ulusal kurtuluş hareketleri, ulusal planlı kalkınma gibi pek çok faktörün etkisiyle pek çok ülkede burjuvazi içinden gelen aydınların da sosyalist veya sosyal demokratik siyasetlerin yanında yer almasını getirmiştir. 1950’lerden 1980’lere uzanan bu çatışmalı süreçlerde burjuvazi içinden birilerinin dışarıdan gelen emperyalist-mali sermayeyle palazlanmasının çıktısı olan tekelci kapitalizmin sosyal formasyondaki hakimiyeti için pek çok ülkede ABD emperyalizmi destekli karşı-devrimci askeri-faşist darbelere başvurulmuştur. Orta burjuvazi içinden emekçi sınıfların sosyal kurtuluş mücadelesine destek verenlerin oranı bu aşamaya kadar yüksek olsa da darbelerden, baskı, hapis, sürgünlerden ve 1980’li yıllarda tekelci sermayenin açtığı olanaklar ve yarattığı sivil toplum alanı dolayımından sınıf ihaneti gösterenlerin transformasyonu tamamlanmış ve yeni düzene entegre edilmişlerdir.

Oransal açıdan küçük burjuva ara katmanlardan daha küçük bir kesime tekabül etseler de pazar araştırmalarında “üst orta sınıf” diye çağrılan söz konusu burjuva fraksiyonu, kapitalist formasyonda küçük burjuva ara katmanlardan başlayarak yaşam tarzları-tüketim alışkanlıkları bakımından erişilmeye çalışılan bir konumu temsil eder.

Orta Burjuvaziyi Tariflemek

Peki kim bu orta burjuvazi? Türkiye toplumunda ne kadarlık bir yer kaplıyor? Biraz daha açacak olursak, orta burjuvazi aslında üretim araçlarına sahiplik ve üretim faktörlerini bir araya getirip meta üretmek anlamında kapitalist olmayan ya da fakat geçimini ücret gelirlerinden sağlamayıp, menkul-gayrimenkul biçimlerindeki servetinin (rant, faiz-döviz-altın-hisse senedi gibi finansal araçlar dolayımından) getirilerinden sağlayan geniş bir burjuva kesiminin ismi. Finansallaşmanın ve gayrimenkul spekülasyonunun gerçek değerlerin en az 10 katı olduğu dünyada, orta burjuvaziyle büyük burjuvazi arasındaki sınırlar da değişiyor. 1990’larda dolar milyoneri olmak büyük burjuva olmak için yeterliyken, bugünün Türkiye’sinde büyük burjuvazi çıtasının en az 10 milyon dolara çekilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Daha “ortodoks” bir tutumla, bu sınıf fraksiyonunu ayrı bir analitik kategori olarak ele almanın doğru olmadığını, bahsedilen sosyal gruba yalnızca burjuvazi denmesinin yeterli olacağını düşünenler de olabilir. Fakat burjuvazi dediğimizde kimi zaman büyük burjuvazi, bazen de birden fazla kuşakta kentli küçük burjuva ara katmanlarla karıştırıldığı için orta burjuvazinin açıklayıcı olmak bakımından daha doğru bir adlandırma olduğunu iddia ediyorum. Bu anlamda, büyük ve orta kapitalistlerle büyük toprak ve servet sahiplerini büyük burjuvazi/sermaye sayıp (başka bir yazımızdaki hesapla yaklaşık 70 bin haneyi kapsar ki bu da 25 milyon hane içinde yüzde 1’i bile bulmaz), küçük kapitalistleri (224 bin) ve gayri menkul gelirleriyle geçinenleri (3,5 milyon aileyi), finans kuruluşlarında 1 milyon TL’den fazla menkul kıymeti bulunan 511 bin kişiyi orta burjuvazi fraksiyonunda toplamak doğru gibi gözüküyor. Sıraladığımız üç grubun birbirleriyle kesişim kümeleri olduğunu da düşünürsek, orta burjuvazinin Türkiye’de hanelerin yaklaşık yüzde 15-16’lık bir kısmına tekabül ettiği söylenebilir.

Orta Burjuvazi Servetini Gayrimenkulleştirerek Kendini Koruyor

Günümüz Türkiye’sinde orta burjuvazinin gelirlerini ve sınıfsal konumlarını korumalarının yolu sahip oldukları menkul ve gayrimenkul servetlerinin değerini korumak ve döviz-altın kuruyla enflasyon karşısında fiyatlarının düşmesini önlemektir. Son yıllarda konut fiyatlarının artışında Türkiye kentlerinin istikrarlı biçimde dünyanın zirvesinde olmasının arkasındaki iki dinamikten biri budur. Diğeri gayrimenkul piyasasının uluslararasılaşmasıdır.

AKP’nin inşaata dayalı kalkınması yalnızca yandaş inşaat malzemesi firmalarına, müteahhitlere, konut kredisi veren bankalara, sigorta şirketlerine, emlakçılara değil, bir de bu gayrimenkul sahiplerine servet transferi anlamına gelmektedir. Örneğin, 2008-2014 Arasında satılan 5 milyon 321 bin konutun, sadece 1 milyon 979 bini yeni ev sahibi olanlara satılmıştır. Geri kalanı mülk sahiplerinin servetlerini korumak için ucuz krediyle satın aldığı ve fiyatların spekülatif biçimde artmasına yol açan ek konutlardır. Yeni ev sahibi olanların sayısının dramatik biçimde düştüğü 2015-2021 arasında ise satılan konut sayısı 8 milyon 263 bine fırlamıştır. Yani, evlilik, yeni eve çıkma gibi faktörlerle kurulan yeni haneler için satılanın 6,74 katı rant için alınıp-satılmıştır. Aynı dönemde konut sahipliği oranı da yüzde 61,1’den, yüzde 57,8’e düşmüş, kiracıların oranında da 4 puanlık bir artış yaşanmıştır. Bu değişimin büyükşehirlerde çok daha dramatik olduğu tahmin edilebilir. Bunun sonucunda, ortalama daire fiyatları, bankaların verdiği ucuz konut kredilerini kullansa da evine çift maaş giren hanehalkları için bile erişimi imkânsız bir seviyeye yükselmiştir.

Orta burjuvazinin ana kitlesini oluşturan, mülk sahiplerinin servetlerini koruyup, büyütme amaçlı spekülatif fiyatlamalarından (daire inşaat maliyetinin 2 katına varan) kaynaklanan astronomik konut fiyatlarının kiralara yansıması neticesinde, son 1 yıldır yakıcı biçimde hissedilen bir barınma sorunu baş göstermiştir. Bunların yanında, her yıl 1 milyon gayrimenkulün takas edildiği bilgisine de ulaşılmaktadır[ii]. Gayrimenkul e-ticaret portalı Gaboras Ceosu Kurtuluş Altun’a göre 2013-2020 arasında Türkiye’deki gayrimenkul ticaretinin 416 milyarı bilançolara yansımış (kayıtlı), gerisi kayıt dışı toplam büyüklüğü 1,2 trilyon dolardır.

Söz konusu mülk sahiplerinin müsebbibi olduğu benzer bir astronomik fiyat hareketi 2. el otomobil piyasasında söz konusudur. Özellikle orta ve yüksek fiyatlı otomobillerin 2. el fiyatı son yıllara kadar görülmemiş biçimde yeni model sıfırlarının fiyatına çok yakındır. Mülk sahiplerinin bütün mülklerinin değerini koruduğu, hatta fiyatlarının yer yer enflasyonla yarışan biçimde arttığı, kullandığı maldan bile rant elde ettikleri bir piyasa kurulduğu görülmektedir[iii].

Orta Burjuvazinin İslamcılığın Yükselişiyle Yaşadığı Kabuk Değişimi

Orta burjuvaziyi tarif ederken, 20-50 arası işçi çalıştıran 224 bin küçük boy kapitalistin yanında, gelirlerinin büyük kısmını gayrimenkulden elde edenlerin çoğunluğu oluşturduğunu söylemiştik. Fakat bunları yalnızca rant gelirleriyle yaşayan miras yediler saymak hata olur. Toprak sahipliği dışında bir işten gelir elde etmeyi düşkünlük gören aristokrasiden farklı olarak bunların değer dünyası burjuva ahlakıyla şekillendiği için bunların başka işlerle de “meşgul” olduğunu göz önünde tutup, o işlerle kesişimsellikleri içinde değerlendirmek gerekiyor. Örneğin TÜİK istatistiklerinde ‘mikro işveren’ gözüken 1 milyon 600 bin kişi ve ailesinin, özellikle de AKP’nin yerel parti örgütleriyle ilişkili olanların kentsel dönüşüm projelerinin yaygınlaştığı 2007 sonrasında birikimlerini inşaat ve konuta kaydırdıklarını belirtmek gerekiyor.

Fırıncısından, hırdavatçısına, polis amirinden mali müşavirine birçok farklı mikro işletmeci ve meslek mensubunun 2010’lara doğru aynı zamanda müteahhitliğe, gayri-menkul projelerine, inşaat malzemeleri perakendeciliğine girdiği görüldü[iv]. Pek çok kentte Başakşehir, Çukurambar, Antepia gibi İslamcı burjuva gettolarının daha da gelişmesini sağlayan bu süreçte, laik orta burjuvalarsa; önceki dönemlerde küpünü doldurmuşlarla (ki AKP öncesinde onların oturdukları mahallelerden ağırlıkla, ANAP-DYP gibi merkez sağ partilere oy çıkardı), 1990’lardan beri CHP’li il-ilçe belediyeleriyle iş yapan müteahhit ve taşeronların dışında, sayısal anlamda çok daha büyük bir grubu oluşturan büro-yazıhane-muayene sahibi doktor-avukat-mimar-mühendis-muhasebeci, vb. meslek sahiplerinden mürekkeptir. Bu meslek sahiplerinin 60 yaş-üstü kuşağın hatırı sayılır bir kısmı bu gruba girer. Dolayısıyla, meslekleri, sosyo-kültürel eğilimleri, politik tutumları açısından farklılıklar gösterseler de, Türkiye’de çatışan iki hegemonik gücün (Kemalizm-İslami muhafazakarlık) ana taşıyıcı kitlelerini içinde barındıran orta burjuvaziyi sınıfsal anlamda ortaklaştıran faktör; gelirlerinin büyük kısmı milyon dolarlık gayrı menkullerinin rantından ve menkullerinin faiz vb. getirilerinden elde ediyor olmalarıdır.

Orta Burjuvazinin Dikkate Değer Genişliği

Orta burjuvaziyi oluşturanların mesleki veya işletme kökenlerine ilişkin daha somut tasnifler yapmak, bu sınıf fraksiyonunun sınırları ve geçişliliklerini, sosyal yaşamdaki cisimleşmelerini açığa çıkarmak için gerekli. Fakat bunların sosyal bilimsel bir değer taşıması için daha ayrıntılı bir araştırma yapmak gerekiyor. Türkiye orta burjuvazisinin daha net bir tablosu ve detaylı bir haritasını ancak bu sayede çıkartabiliriz. Yine de web taramaları üzerinden ulaştığımız, gelir-servet dağılımı bilgilerinden hareketle orta burjuvazinin yaklaşık 4 milyon haneye tekabül ettiğini söyleyebiliriz. Bu sayı toplamda küçük gibi görünse de Türkiye kapitalizminden gerçek anlamda nemalananların yüzde 1 ya da 5’lik dar bir azınlıktan ibaret olmadığını, yüzde 15-16’lık geniş bir sınıf oluşturduğunu gösteriyor. Ülkenin sosyal sınıfsal gerçekliğini tam anlamıyla kavramak ve mücadele stratejileri geliştirmek açısından, bu genişliğin farkında olmak kritik önemdedir.

Bitirirken bir kez daha altını çizeyim; orta burjuvazi bir ara sınıf katmanı değil, doğrudan burjuvazinin ana gövdesidir. Liberallerce “orta sınıf” denildiğinde çoğunlukla kastedilen küçük burjuvaziden niteliksel olarak ayrı ele alınmalıdır. Orta burjuvazi hakkında yapılacak çalışmalar, bu yazıda da yer yer temas edilen günümüz Türkiye’sindeki siyasi çatışmaların uğruna verildiği sınıf içi çatışmayı, sayısal olarak genişleyen ve daralan kanatlarının kimler olduğunu, birbirlerine sosyo-ekonomik/sınıfsal yakınlıkları nedeniyle servetlerini koruma-büyütme adına yaptıklarının benzerlikleri gibi sorunsallara daha ayrıntılı yanıtlar üretme potansiyeli taşıdığı için önemlidir.


[i] Bu yazının orijinal hali 28 Nisan 2022’de İleri Haber internet portalında yayımlanmıştır: https://www.ilerihaber.org/yazar/orta-sinif-tartismasinda-unutulan-boyut-orta-burjuvazi-139927

[ii] Bu bilginin kaynağı şu haber linkindedir: https://emlakkulisi.com/gayrimenkul-sektorunun-son-20-yili/645712

[iii] Faizde parası veya tasarruf ettiği dövizi, altını, hisse senedi gibi menkul kıymetlere sahip hanelerin sayısı 8,5 milyonu bulsa da bunların yalnızca 511 bininin (ortalama bir daire fiyatına bile yetmeyen) 1 milyon TL’nin üstünde olduğunu belirtmek gerekir.

[iv] AKP içinde ya da çeperinde yer alan esnaf/küçük işletmecilerin inşaat sektörüne geçişinin İstanbul’un Kağıthane ilçesinde nasıl yaşandığına dair anlatımları içeren saha çalışması için Sevinç Doğan’ın “Mahalledeki AKP” (2018, İletişim Yayınları) kitabına bakılabilir.


Görsel: Puzzle Pieces House Shape Real Estate by Gino Crescoli from Pixabay


Ali Ekber Doğan

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunu olan Ali Ekber Doğan, Ankara Üniversitesi SBF Kentleşme kürsüsünde doktorasını yaptı. “Eğreti Kamusallık”, “Birikimin Hamalları" ve "Tarih Sınıflar ve Kent: Sevilay Kaygalak'a Armağan” (Derleme) başlıklı kitapları bulunmaktadır. Mersin Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyesiyken, ”Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attığı gerekçesiyle Aralık 2016’da sözleşmesi yenilenmeyerek işten çıkarılan Doğan, Nisan 2017'de çıkartılan KHK'yle de kamu görevinden ihraç edildi. Praksis Dergisi Yayın Kurulu üyesi ve Praksis Güncel editörlerinden Doğan, yazarlık faaliyetleriyle uğraşıyor.

Bu yazı için gösterilecek etiket bulunmamaktadır.