Şu anda dünyayı sarsan ticaret savaşları, soykırım, faşizm gibi olayların sarsıcı birleşiminin analizi için başlangıç noktası, küresel kapitalizmin eşi benzeri görülmemiş krizidir. Krizin iç içe geçmiş dört boyutu vardır: 1) aşırı birikim ve kronik durgunluğu içeren ekonomik kriz; 2) toplumsal yeniden üretim ve yaygın toplumsal çözülme; 3) İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzen çatırdarken devlet meşruiyetinin ve kapitalist hegemonyanın krizi; 4) biyosferi yok etme tehdidinde bulunan ekolojik kriz. Aşağıda anlatılanlar, bu tarihsel eşiğin “büyük resmini” mümkün olan en geniş çerçevede – 1000 kelimeyle – çizme çabasıdır.
Sistem, üretim güçlerinde devrim yaratan ve aynı zamanda ulusötesi sermayenin emek ve devletle olan ilişkisini değiştiren dijital devrime, özellikle de yapay zekaya (YZ) dayalı radikal bir yeniden yapılanma ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Ortaya çıkan hegemonik blok, teknoloji ile finans ve askeri-sanayi-güvenlik kompleksini bir araya getiriyor. Tüm küresel ekonomi ve toplum dijital teknolojilere her zamankinden daha bağımlı hale geliyor. Yapay zeka artık ölçülemeyecek miktarda veriyi anlık olarak işleyebiliyor ve kendi algoritmalarını üretebiliyor. Şirketler, devletler, siyasi ve askeri kurumlar artık dijital teknolojiler olmadan çalışamıyor; bu da küresel toplumu bu teknolojileri yöneten ve kontrol eden dev teknoloji şirketlerine ve bunları geliştirecek ve uygulayacak bilgiye son derece bağımlı hale getiriyor.
Küresel piyasalar doymuş durumda. Büyük bir sınai kapasite fazlası söz konusudur. Kâr oranları yüzyılın başından bu yana düşmektedir. Ulusötesi kapitalist sınıf (UKS), artığı nereye aktaracağını ve yeni birikim alanları açacağını bulmak için umutsuz bir arayış içinde. Yırtıcı ekstraktivist genişleme, yerinden edilme dalgalarını beraberinde getirmektedir. Devletler, her biri UKS yatırımlarını çekmeye ve birikimin gerektirdiği kaynakları ülke sınırları içinde güvence altına almaya çalışırken, pazarlar ve kaynaklar üzerinde yoğun bir rekabet içine girmektedir. Kaynakları ele geçirme dürtüsü Filistin, Kongo, Sudan, Meksika, Kolombiya ve diğer yerlerdeki gelişmelerin, Trump’ın Grönland, Kanada ve Ukrayna madenleri üzerindeki hak iddiasının merkezinde yer almaktadır. Genişlemeye yönelik amansız baskı istikrarsızlığı ve çatışmayı arttırmaktadır. Yirminci yüzyılın sonlarında oluşan küresel kapitalist tarihsel blok parçalanırken, siyasi ve ekonomik elitler arasındaki bölünmeler yoğunlaşıyor.
Yeni Siyasi Yönelimler
Burjuva demokrasisinin kurumları krizi yönetemiyor ve kapitalist genişlemenin önünde engel teşkil ediyor. Yeni otoriterlik, yirmi birinci yüzyıl faşizmi ve aşırı sağ popülizm, yeni devlet biçimleri oluşmaya başladıkça sivil toplum üzerinde yeni kontrol yöntemlerine başvuruyor. ABD Başkanı Donald Trump, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, Ekvador Devlet Başkanı Daniel Noboa, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan – bunlar ve benzeri diğer figürler, oluşturulduğu şekliyle hukukun üstünlüğünün çöküşünü hızlandıran yeni siyasi eğilimleri temsil etmektedir. Bu eğilimler, meydana gelen ekonomik dönüşümlerle, özellikle de küresel ölçekte güç ve servetin UKS’nin milyarderler kabalasında eşi benzeri görülmemiş bir şekilde yoğunlaşmasıyla yakından örtüşmektedir.
Devlet içerisindeki iktidar bloğunun yeniden yapılandırılması söz konusudur. Artık eski meşrulaştırma biçimleri işe yaramamaktadır. Burjuva demokrasisi, kapitalist düzenin – alternatif meşruiyet biçimleri, zorla ve KHK’larla yönetme ve mafyatik ilişkilerin normalleştirilmesi arayışındaki yükselen hegemonik bloğun doğrudan kontrolü altında – yeniden inşası önünde bir engel teşkil etmektedir. Güçlü teknoloji ve finans kapitalistleri tarafından desteklenen ve “karanlık aydınlanma” (“dark enlightenment”) kavramıyla Curtis Yarvin gibi tekinsiz siyasi ve entelektüel tiplerden oluşan bir güruhun akıl hocalığı yaptığı Trump rejimi içindeki unsurlar, anayasal olarak kurulmuş (“İdari”) devletin çökmesini ve yağmalanmasını istemektedir – Milei’nin elektrikli testere metaforu da buradan gelmektedir.
Amerikan devletini büyük ölçüde daraltmaya yönelik hamle, en sendikalı kesimleri (kamu çalışanları) de içerecek şekilde işçi sınıfına yönelik cepheden bir saldırıdır. Düzenleyici ve sosyal refah devletinden geriye kalan ne varsa yok etmeyi amaçlamaktadır. On yıllardır süren neoliberalizm, savaştan istihbarat toplamaya, sosyal hizmetlerden hapishanelere ve altyapıya kadar devletin sürekli olarak özelleştirilmesini içermektedir. Artık amaç sadece devleti özelleştirmek değil, özel mafya devletleri yaratmaktır. Bunlardan ilki olan Honduras’taki Próspera bir model teşkil etmektedir.
Artık İnsanlık
Dijital devrim, ihtiyaç fazlası nüfusun hızla artmasına yol açmaktadır – milyarlarca insan yerlerinden edilmiştir ve kontrol edilmeleri, hatta yok edilmeleri gerekmektedir. Kâbusvari kuşatma stratejileri arasında Gazze’deki gibi açık bir soykırım seçeneği, Salvador’daki gibi mega hapishaneler ya da kitlesel gözetim, sosyal kontrol ve baskı için yeni teknolojilerin kullanıldığı küresel polis devletinin radikal bir şekilde genişletilmesi yer alıyor. Artık insanlıkla başa çıkmanın bir başka biçimi de, tıpkı uyuşturucuların bütün bir topluluğu kolayca yok edebildiği Amerika Birleşik Devletleri’nin kırsal kesimlerinde olduğu gibi, basitçe terk etmektir. Trump, dünya çapında askeri harcamalar artarken 1 trilyon dolarlık bir Pentagon bütçesi önerdi. Askerileşmiş birikim ve baskı yoluyla birikim, küresel birikimi sürdürmek ve aşağıdan gelen isyanı kontrol etmek için hayati öneme sahiptir.
Bu baskının çok önemli bir sembolik boyutu vardır. Artık insanlık kriminalize edilmeli, insanlığından çıkarılmalı ve mümkün olan her şekilde günah keçisi ilan edilmelidir. Bu, El Salvador’daki gulag’ta mahkumların tüm dünyanın kameraları önünde tartaklanıp aşağılanmasındaki akıl almaz acımasızlığı da açıklamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde göçmenlere karşı yürütülen savaşın keyfi, çoğu zaman şiddet içeren tutuklamaları ve alenen kaçırmaları içeren vahşeti, gelişmekte olan faşist devletin gücünün güçlü bir göstergesi ve aşağıdan gelişen siyasi muhalefete ve sınıf mücadelesine müsamaha gösterilmeyeceğine dair daha genel bir uyarı olarak tasarlanmıştır.
Yukarıdan gelen faşist sınıf savaşı, krizin yükünü emekçi kitlelerin üzerine yıkmaya çalışır: işçi sınıfını bölmek ve örgütsüzleştirmek, ücretleri ezmek, sendikalara saldırmak, sömürü oranını yoğunlaştırmak ve olağanüstü hal uygulamalarını dayatmak. Göçmenlere yönelik saldırıların özellikle sendika üyelerini ve örgütleyicileri tutuklamak ve sınır dışı etmek için seçmesi şaşırtıcı değildir. Faşist devlet korku aşılamaya ve kitlesel direniş için gerekli öznel koşulların gelişimini engellemeye çalışır.
Bu çözümlemede ortaya koyulan hususlarla ilgili ivedi bir uyarıda bulunmak gerekiyor: Niyetler ve beceriler arasında büyük bir uçurum söz konusudur. Küresel faşist proje çelişkilerle doludur! Aşağıdan gelen kitlesel direniş bu çelişkileri tanımlamalı ve kullanmalıdır. Şu anda faşist proje için elverişli bir güçler uyumu vardır. Görevimiz kitlesel mücadele yoluyla bu uyumu tersine çevirmek olmalıdır.
Bu makale 23 Nisan 2025 tarihinde ZNetwork’te yayımlanmış, Türkçeye çevirisi M. Gürsan Şenalp tarafından yapılmıştır.
William I. Robinson
Kaliforniya Üniversitesi Santa Barbara'da (UCSB) sosyoloji profesörüdür. Aynı zamanda Latin Amerika ve İberya Çalışmaları ile UCSB'deki Küresel ve Uluslararası Çalışmalar programlarına bağlı olarak görev yapmaktadır Akademik araştırmaları makro ve karşılaştırmalı sosyoloji, küreselleşme ve ulusötesileşme, politik ekonomi, politik sosyoloji, kalkınma ve toplumsal değişim, göç, Latin Amerika ve Üçüncü Dünya üzerine odaklanmaktadır. Son kitabı Can Global Capitalism Endure? 2022'de yayımlanmıştır.