Praksis Güncel

güncel tartışma platformu

Filistin’de işlenen insanlık suçunun haykırdığı hakikat

Bu içeriği paylaş:

İsrail devleti 14 Mayıs 1948’de emperyalist kapitalist sistemin eski ve yeni hegemonyacı devletleri olan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önayak olmasıyla, o tarihte İngiliz sömürgesi olan Filistin toprakları üzerinde kuruldu. İlanından bir gün sonra bölgedeki 5 Arap devletinin savaş ilan ettiği bu devlet, üzerine kurulduğu toprakları, emperyalizmin her türlü desteğiyle yürüttüğü savaşlar ve kanlı askeri operasyonlarla Yahudiler dışındaki halklardan arındırdı. Hatta bunun ötesine geçip, 1967’deki Arap-İsrail savaşı sonrasında alınmış tüm Birleşmiş Milletler kararlarını çiğneyerek genişletti.

Eski Filistin’in birbirinden kopartılmış iki küçük adacığında (Batı Şeria ve Gazze) yaşamak zorunda kalmış Filistin halkları, 1970’li yıllardan beri, İsrail işgali altındaki topraklarına kavuşmak, sıradan insani ihtiyaçlarını gidermek, nefes alabilmek, varlığını sürdürmek için canla başla direniyor. Bu direnişin karşılığıysa, yeni katliamlar, hapisler, sürgünler ve gündelik hayatın mülteci kampları koşullarında İsrail güçlerince militarizasyonu oluyor.

Buraya kadar anlatılanlar, Filistinlilerin başına gelmiş İsrail felaketine ilişkin Türkiye topraklarında yaşayıp da azıcık akıl ve vicdan sahibi herkesin az çok bildiği şeyler. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir canlıya yapılmış kötülüğe karşı tepkisiz kalmayan insanlar için her gün kanayan bir yara olan Filistin, aynı zamanda emperyalizmin bölgemizdeki egemenliğinin kanlı hakikatinin vesikasıdır.

Batı emperyalizminin tek sesliliği

Ezilen-sömürülen büyük insanlığın emperyalist kapitalist sistem karşısında eli kolu bağlanmışlığını düzenli biçimde yüzümüze haykıran bir insanlık trajedisidir. Bugün kendisini insanlığın bazı ilerici değerlerini savunur görünerek meşrulaştırmaya çalışsa da emperyalist merkezlerin Filistinlilerin trajedisini tekrar tekrar, her gün daha kanlı epizotlarla sahnelemesinin temel amacının başta bölge halkları olmak üzere, tüm dünya halklarına boyun eğdirmek olduğu 1970’lerden beri sosyalist hareketin altını çizdiği bir noktadır. Bu durum aynı zamanda, emperyalizmin boyunduruğu altındakilerin genelleşmiş bir bolluk toplumunu, komünist bir dünyayı kurmaktan başka çaresi olmadığının da kanıtıdır.

En son 7 Ekim 2023 sabahı Filistinliler uzun yıllardır içine tıkıldıkları bir toplama kampını -açık hava hapishanesini- andıran Gazze’den İsrail hedeflerine dönük bir saldırı dalgası başlattı. Çok sayıda İsrail’li sivilin de öldürülmesi ve yaralanmasına yol açan -sivillere yöneldiğinden kabul edilemez- bu saldırıların ardından, tepeden tırnağa silahlanmış işgalci İsrail’in cevabı, bugün bir etnik arındırma harekatı biçimini aldı. 2008-9’dan beri krizlerle boğuşan ve hegemonyasını korumak için Ukrayna’dan başlayarak yeni bir savaş konseptine geçen Batı emperyalizmi anında İsrail’in yanında konumlandı. Ukrayna savaşına kadar çok fazla gözlenmeyen Batı emperyalizminin tek sesliliği yine hızla sağlandı ve ABD’sinden AB’sine, Almanya’dan İtalya’ya pek çok merkez İsrail’in kendini savunmak için Filistinlilere karşı gerçekleştirecekleri her türlü saldırıya girişme hakkı olduğunu, kendilerinin de kayıtsız-şartsız İsrail’in karşı saldırısının yanında olduklarını ilan etti.

Ortadoğu: Emperyalizmin hem eski hem yeni savaş cephesi

Emperyalist batı blokunun bu hızlı konsolidasyonunu aynı zamanda, onun Çin-Rusya şahsında kendi hegemonyasını tehdit eden güçlere karşı ilan ettiği yeni saldırganlık konseptiyle bir arada değerlendirmek mümkündür. Bu çerçevede, Batı emperyalizminin yenilgiye uğradığı Ukrayna’dan sonraki savaş cephesinin Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge olması olasılığı güçlenmiştir. İsrail saldırganlığına karşı çıkmanın, onu durdurmaya çalışmanın, bu doğrultuda yükseltilecek eylemlerin bu anlamda, bölge halkları açısından bir beka meselesi olduğu da söylenebilir.

Geçtiğimiz 10 gün içinde 2850 Filistinli ve 1400 İsrailli hayatını yitirmişti. İsrail hava kuvvetlerinin dün gece Gazze’deki el-Ahli Hastanesi’ni bombalaması sonucunda 800’den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen ve bir savaş ve insanlık suçu olan bu kitlesel katliam yeterince güçlü bir protestoyla karşılaşmazsa, Filistinli siviller çok daha kanlılarıyla karşılaşacaklardır. Bunun sonucunun akıl almaz bir katliamlar serisi ve onu takip eden sürgün, yani etnik arındırma olması işten bile değildir.

Filistin halklarını kararlı bir şekilde savunma görevi

Türkiye başta olmak üzere, barış yanlısı güçlerin acilen yapması gereken İsrail’in bugün iyice katmerlenen katliamlarına, iki milyonu aşkın Gazzelinin işgalci tarafından bir kez daha evlerinden, yurtlarından sürülmesine dur diyecek kararlar almaktır. İsrail’in Gazze’de yürüttüğü Filistinlileri yok etme saldırısını engellemek tüm insanlığın sorumluluğudur. Barış-çatışma çözümü konusunda dünyaya örnek gösterilen sosyalist Kolombiya hükümetinin yaptığı gibi İsrail’e karşı somut kararlı adımlar atmaktır.

İsrail’le tüm ilişkilerinin kesilmesi, tüm anlaşmaların iptal edilmesi için tüm sol-sosyalist muhalefet güçleriyle siyasi partilerin tıpkı dünyanın diğer ülkelerindeki Filistin dostlarının yaptığı gibi eylemlerini ortaklaştırıp, on binleri sokaklara dökmesi gerekir. Diğer türlüsü sokağın İslamcı demagoglara kalması ve İsrail savaş makinasının durdurulamayıp, Filistinlilerin trajedisinin katmerlenmesi, emperyalizminin mülksüzleştirilen, ezilen, emekçi dünya proletaryasına yani bilcümle insanlığa karşı yeni bir kanlı zafere imza atması olacaktır.

Ali Ekber Doğan

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunu olan Ali Ekber Doğan, Ankara Üniversitesi SBF Kentleşme kürsüsünde doktorasını yaptı. “Eğreti Kamusallık”, “Birikimin Hamalları" ve "Tarih Sınıflar ve Kent: Sevilay Kaygalak'a Armağan” (Derleme) başlıklı kitapları bulunmaktadır. Mersin Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyesiyken, ”Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attığı gerekçesiyle Aralık 2016’da sözleşmesi yenilenmeyerek işten çıkarılan Doğan, Nisan 2017'de çıkartılan KHK'yle de kamu görevinden ihraç edildi. Praksis Dergisi Yayın Kurulu üyesi ve Praksis Güncel editörlerinden Doğan, yazarlık faaliyetleriyle uğraşıyor.