Mümbit bir başlık olmasına rağmen vergi konusu Marksist eleştirel ekonomi politik içerisinde çok da revaçta bir konu olmamıştır. Marksizm’i geniş bir perspektiften tartışan, yol açıcı nitelikteki birçok çalışmanın yanı sıra Marksist düşünce sözlüklerinde ya da kapsamlı el kitaplarında bile bu başlığa rastlamak oldukça zordur. Marx’ın özellikle “devlet” üzerine ayrı bir kitap yazma planının olması ama bunun gerçekleşememesi bu konudaki genel bir eksikliğin kökenine işaret ediyor olabilir. Bu savı ileri süren David Harvey, Marx’ın genel yaklaşımı içerisinde vergi konusunun boş bir kutu olarak kaldığını söyler. Evet, 20. yüzyılda Marx’ın değer teorisinin vergi konusuna dair çizdiği çerçeve yeterince işlenmemiş olabilir. Ancak bu, elimizde boş bir kutu olduğu anlamına da gelmez.
Marx’ın vergi konusuna temel yaklaşımı onun asıl eserleri olarak değerlendirebileceğimiz kitap ya da el yazmalarında işlenen değer teorisinden kaynaklanmaktadır. Ancak onun oldukça hacimli olan gazete yazıları ve mektuplarında da spesifik olarak vergi konusu hakkında birçok şey bulmak mümkündür. Bu yazılara değineceğiz ama önce Marx’ta vergiye yaklaşımın asıl ayırt edici yönünü belirgin kılalım.
Vergi Marx’a göre, üretken emeğin yarattığı değerden devletin aldığı paya işaret etmektedir. Diğer bir deyişle Marx için verginin asıl kaynağı emek-gücünün harcanmasıyla ortaya çıkan yeni değerdir. Bu anlamda vergi ya emek-gücünün karşılığı olan ücretten alınmaktadır ya da artık değerden, ki o da emeğin, karşılığı ödenmemiş kısmıdır. Bu anlamda türü ne olursa olsun vergi asıl olarak işverenden, firmadan, kurumdan, zenginden, fakirden filan alınmaz, vergi emeğin yarattığı değerden alınır. Dolayısıyla tüm vergiyi, biraz da teknik bir ifade kullanırsak, üretken emek öder. Ama ters yüz edilmiş olan kapitalist gerçeklikte, kapitalist, işveren, firma, şirket, kurumlar, zenginler vb. de vergi ödüyor görünür. İşin çetrefil yanı görünüşte bunun doğru olmasıdır. Ancak gerçekte sadece vergiyi ödeyen el onlara aittir. Ödedikleri verginin kaynağı ise karşılığı ödenmeden elde edilen üretken emeğin yarattığı artık değerdir. Diğer bir deyişle artık değere el koyan, ondan pay alan sınıfların ödediği gelir, kurumlar, tüketim vb. vergilerini yaratan emektir. Sorunu bu şekilde ortaya koyduğumuzda hem Marx’ın yaklaşımının ayırıcı yönü ortaya çıkar, hem de ülkemiz için de yakıcı olan “vergi reformu”, “Vergiyi kim ödeyecek”, “Hangi vergi oranları artırılmalı” vb. tartışmaların bir kere daha değerlendirilmesi gerekliliği.
Marx ve tabii ki Engels’in hatta Marx’ın Kapital’in birinci cildini atfettiği Wollf’un gazete, mektup vb. çeşitli yazılarında da vergi üzerine, vergi politikası üzerine önemli tespitler söz konusudur. Bu çerçevede yazılanların temelinde şüphesiz yine sınıf merkezli bir bakış vardır. Marx’ta vergi meselesi ve vergi politikalarının ele alındığı zemin liberal hukuk, yurttaşlık, sorumluluk, görev vb. tüm insanları eşitleyen bir çerçeveye değil, kaynağının, ekonomik ve politik etkilerinin ve sonuçlarının farklı sınıflar için farklılaştığı görüsüne dayalı bir çerçeveye işaret etmektedir.
Marx ve Engels’in söz konusu yazılarında vergi konusuna yaklaşımlarının genel anlamda i) vergide eşitsizlik, özellikle de vergilerin yoksullar üzerinde yarattığı tahrip edici durum ki Marx’ın ifadeleriyle “Hangi mantıklı yurttaş açlık çeken halkın sefaletinin kaynağı olarak… vergileri göstermez” ve ii) vergilerin siyasal değişimin katalizörü olma niteliği bağlamında olduğunu söyleyebiliriz. Yine Marx’ın ifadeleriyle “Kralların devrilmesinin ilk nedenleri… her zaman vergi sorunları olmuştur.”
Marx ve Engels kapitalizmde gelir eşitsizliğinin kaçınılmaz olduğunu açıkça ifade ederken vergi eşitsizliği için aynı şeyi söylememektedirler. Onlara göre -Marx’ın vergisel önlemleri burjuva politikalar olarak gördüğü kısa bir dönemi dışarıda bırakırsak- kapitalizmde vergi eşitsizliğini gidermek için uygun politikalar belirlenebilir. Bu bağlamda Marx’ın çeşitli gazete yazıları, mektupları hatta Manifesto gibi kimi basılmış kitaplarında öne çıkanlar arasında, ağır, artan oranlı, kademeli gelir vergisi talebi, sermayenin büyüklüğü nispetinde alınacak artan oranlı bir vergi, dolaylı vergi yerine doğrudan vergi, artan oranlı veraset vergisi gibi politika önerileri göze çarpmaktadır.
Engels, şubat 1845’te Rhineland’daki Elberfeld’de bir konuşma yapar. Konuşmasında “İstisnasız tüm çocukların masrafları devlet tarafından karşılanmak üzere -genel eğitimi- eşit bir eğitim” ve “Yoksul yardımının tamamen yeniden düzenlenmesi” taleplerini öne çıkarır. Ama bu iki önlem de finanse edilmelidir. Engels çözüm olarak “Mevcut adaletsiz dağılımlı vergilerin yerini almak üzere, sermaye üzerinden, sermayenin büyüklüğüne göre artan oranlı genel bir vergi alınmasını önermektedir. Bu şekilde, kamu yönetiminin yükü herkes tarafından kabiliyetine göre paylaşılacak ve şimdiye kadar tüm ülkelerde olduğu gibi artık esas olarak bu yükü taşıyabilecek durumda olmayanların omuzlarına binmeyecektir.” Buradan hareketle Engels vergilendirme meselesine bakışını ortaya koyar: “Vergilendirme ilkesi her şeyden önce tamamıyla komünist bir ilkedir.”
1848 Manifestosu, ‘ağır bir artan oranlı ya da kademeli gelir vergisini’ gerekli önlemlerden biri olarak sıralamaktadır. Engels, Manifesto’nun öncüllerini oluşturan yazılarında özel mülkiyetin, toplumsal mülkiyete dönüşmesinin yolunu yavaş yavaş hazırlayacak şekilde, özel mülkiyetin artan oranlı vergilendirme yoluyla sınırlandırılmasından bahseder. Mart 1850’de Marx “Eğer demokratların kendileri orta derecede artan oranlı bir vergilendirme önerirlerse işçiler, büyük sermayenin mahvolmasına yol açacak kadar yüksek oranlı bir vergilendirmede ısrar etmelidir” demektedir. Buradaki mesaj açıktır. Vergi gelirinin, asıl vergiyi ödeyen işçi sınıfına geri dönmesi. Bunun için sermaye kategorisinin ilgası gerekecektir.
Marx’ın dolaylı vergilerin yerini doğrudan vergilerin almasına verdiği genel destek de açıktır. Dolaylı vergiler bir tür zalimlik olarak nitelenir. Engels’in Almanya Sosyal-Demokrat Partisinin 1891 taslak programına ilişkin görüşleri arasında ‘Tüm dolaylı vergilerin, harçların vb. kaldırılması’ çağrısı yer almaktadır. Veraset vergisi de Marx ve Engels’in vergi politikası talepleri içinde yer almaktadır. Tartışma ve alıntılar sürdürülebilir ama bu yazı ölçeğinde yeterlidir diye düşünüyorum.
Marx, Engels hatta Wollf örneğinde vergi konusu ele alındığında ifade edilmeden geçilmemesi gereken son bir nokta daha söz konusudur. O da Marx’ın “Neue Rheinische Zeitung’da (NRZ)” başını çektiği, Wollf’un da önemli unsurlarından biri olduğu “vergi boykotu” çağrısı, hatta örgütlemesidir: “Keine Steuern Mehr!!! (Artık Vergi Yok)” boykotu 11 Kasım ile 7 Aralık 1848 tarihleri arasında etkili bir şekilde yürütülmüştür. NRZ’de bu konuda çok sayıda makale yayımlandı. Marx özellikle temel gıda maddelerinden alınan vergilere karşı çıkmaktaydı. Marx vergi ödemeyi reddetmek ile huzursuz yoksul kitlelerin devrimci bir sürecin bileşeni olabileceğini düşünüyordu. Tarihe baktığımızda hiç de haksız görünmüyor. Vergi meselesi Fransız Devrimi’nden, Amerikan Bağımsızlık Hareketine, 1905 Rus Devrimi’nden, 1908 Osmanlı Devrimi’ne kadar çok sayıda isyan ya da devrimin önemli tetikleyicilerinden biri olmuştur. 21. yüzyılda artık olmaz demeyin. Zaten oluyor. 2017/18 İran’da, 2018/19 Fransa Sarı Yelekliler hareketinde, 2019 Lübnan’da, 2019/20 Şili’deki gösterilerde, 2020/21 Hindistan’daki kapsamlı protesto/isyan hareketlerinde vergi eşitsizliklerinin oldukça önemli bir payı vardır. Kenya ise içinden geçmekte olduğumuz bir başka örneği sunmaktadır. Tam da bu nedenlerle vergilerle oynayan hükümetlerin meselenin ciddiyetinin de bilincinde olmaları gerekir.
(*) Bu yazı, daha önce Evrensel gazetesinde yayınlanmıştır. Gazetenin izni ile iktibas edilmektedir.
Fotoğraf – Uğur Ökdemir/Evrensel
Koray R. Yılmaz
Prof. Dr. Koray R. Yılmaz, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü’nden 1999 yılında mezun olmuş, yüksek lisans (2003) ve doktora derecelerini (2009) Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı programından almıştır. Yılmaz “Mahalle Bakkalından Küresel Aktöre Arçelik: İşletme Tarihine Marksist Yaklaşım” ismiyle kitaplaştırılan doktora çalışması ile 2011 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği tarafından Genç Sosyal Bilimci Mansiyon ödülüne layık görülmüştür. 2012-2013 yılları arasında SOAS, Londra Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Departmanında misafir akademisyen olarak bulunan Yılmaz halen Ondokuz Mayıs Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Eleştirel Politik Ekonomi, İktisat Kuramı, Kalkınma Çalışmaları, Düşünce Tarihi ve Türkiye başlıca çalışma ve ilgi alanlarıdır. Yayımlanmış kitap, kitap editörlükleri, İngilizce ve Türkçe çok sayıda makalesi bulunan Yılmaz, 2016 yılında M. Heinrich’in “An Introduction to Three Volumes of Karl Marx’s Capital” başlıklı eserini de Türkçeye kazandırmıştır. Yılmaz aynı zamanda Praksis Dergisinin Yayın Kurulu Üyesidir.
I have read some excellent stuff here Definitely value bookmarking for revisiting I wonder how much effort you put to make the sort of excellent informative website
Excellent blog here Also your website loads up very fast What web host are you using Can I get your affiliate link to your host I wish my web site loaded up as quickly as yours lol
Just wish to say your article is as surprising The clearness in your post is just cool and i could assume youre an expert on this subject Fine with your permission allow me to grab your RSS feed to keep updated with forthcoming post Thanks a million and please keep up the enjoyable work.
Fourweekmba Good post! We will be linking to this particularly great post on our site. Keep up the great writing
Hi my family member I want to say that this post is awesome nice written and come with approximately all significant infos I would like to peer extra posts like this
I discovered your weblog website on google and verify a few of your early posts. Proceed to keep up the excellent operate. I simply extra up your RSS feed to my MSN Information Reader. Seeking ahead to reading more from you in a while!…
Thank you for the auspicious writeup It in fact was a amusement account it Look advanced to far added agreeable from you However how can we communicate
What i do not understood is in truth how you are not actually a lot more smartlyliked than you may be now You are very intelligent You realize therefore significantly in the case of this topic produced me individually imagine it from numerous numerous angles Its like men and women dont seem to be fascinated until it is one thing to do with Woman gaga Your own stuffs nice All the time care for it up