Praksis Güncel

güncel tartışma platformu

TEMU’nun Türkiye pazarına girişi ve küresel platform ekonomisine kısa bir bakış

Bu içeriği paylaş:

2022 yılında Çin merkezli olarak faaliyetlerine başlayan TEMU alışveriş uygulaması, dünyanın şimdiye kadar tanık olduğu en hızlı büyüyen dijital perakende platformlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Bu hızlı büyümenin bir yansıması olarak, TEMU, 19 Haziran 2025’te yaptığı açıklamayla Türkiye’de resmî temsilcilik açacağını duyurdu.[1] Temmuz sonu itibarıyla kuruluş işlemleri tamamlanacak olan platform, aslında Haziran 2024’ten bu yana Türkiye pazarında faaliyet gösteriyor ve kısa sürede sosyal medya ve uygulama marketlerinde ciddi bir görünürlük kazanmıştı. Tüm ürün kategorilerinde sunduğu şaşırtıcı derecede düşük fiyatlar ve “en düşük fiyat garantisi” söylemiyle, Türkiye’nin en popüler e-ticaret platformları arasına hızla giren TEMU’nun reklamlarına sosyal medyada rastlamamak neredeyse imkânsız. Şimdiyse kuracağı yerel operasyon üssü aracılığıyla gümrük sorunlarını bertaraf etmeyi ve “bir günde teslimat” vaadini hayata geçirmeyi hedefliyor. Görünen o ki, yerel e-ticaret devlerini geride bırakması an meselesi.

“Milyoner gibi harca” mottosuyla, bir yandan “ucuza alma hakkı” fikrini fetişleştiren, diğer yandan bir günde teslimat ve reklam stratejileri ile kullanıcıya seslenen TEMU, Türkiye’ye adeta dijital bir cennet vaadiyle giriyor. Peki bu dijital cennet vaadinin ardında ne yatıyor?

TEMU yalnızca bir alışveriş platformu değil; neoliberal tüketim toplumunun hızla gelişen dijital altyapısının bir örneği. Nick Srnicek ve alandaki birçok araştırmacının kavramsallaştırdığı üzere, bağlantı araçlarına (means of connection) sahip olan ve bu sahiplik üzerinden veri işleyerek değer üreten küresel sermayenin yeni yüzlerinden birisi.[2] Bu bağlamda, TEMU gibi platformlar, kullanıcıları yalnızca ürünlere değil, aynı zamanda platformun veri-işleme altyapısına da bağlayan bir arayüz olarak işlev görür. Böylece hem tüketici davranışlarını algoritmalarla yönlendirir hem de veriyi değere dönüştürerek sermaye birikimini sürdürür.

Platform, kullanıcı davranışlarını sürekli izler; alışveriş deneyimini oyunlaştırır ve veri temelli algoritmalar aracılığıyla kişiselleştirilmiş ürün akışları ve teklifler sunar. Güncel platform kapitalizmini anlamak için önemli kavramlardan biri olan “oyunlaştırma” (gamification), burada son derece rafine bir biçimde işler: Nakit kuponlu rulet çarkları, tükenmek üzere olan sayaçlar, rastgele çıkan indirimler, “ücretsiz teslimat için son 5 dakika” uyarıları…Bunların hepsi, kullanıcıyı platformda tutmaya ve sürekli tüketime teşvik etmeye hizmet eder. Böylece tüketim, basit bir alışveriş eylemi olmaktan çıkar; yönlendirilen, tetiklenen ve algoritmik olarak inşa edilen bir davranış biçimine dönüşür.

Her kullanıcı etkileşimi, bir yandan platformun algoritmalarını optimize etmesine, diğer yandan kullanıcıyı daha öngörülebilir ve yönetilebilir hale getirmesine imkân tanır. TEMU örneğinde somutlaşan platform modeli, yalnızca yeni bir pazar yeri olmaktan ziyade arzuyu yöneten, dikkati biçimlendiren ve davranışı kontrol eden neoliberal bir yönetim teknolojisi olarak karşımıza çıkar. Toplanan veri ise sadece yeni tüketim biçimleri üretmekle kalmaz; aynı zamanda arzuları oyunlaştırılmış, davranışları veriyle yönlendirilen tüketici neoliberal öznenin inşa sürecine de hizmet eder. Şaşırtıcı ucuzluklar ve hızla gelen teslimatlar karşısında, bu vaatlerin ardındaki emek süreçlerini sorgulamadan tüketimimizi optimize etmeye yönlendiriliriz. Bu nedenle, gündelik yaşantımıza hızla nüfuz eden TEMU gibi platformları daha yakından incelediğimizde, yalnızca yeni bir tüketim biçimini değil, aynı zamanda kapitalizmin yönetme, yönlendirme ve özneleştirme stratejilerine dair önemli ipuçları yakalarız.

Öte yandan, TEMU gibi platform modelleri, arayüz temelli değer üretimiyle sermayeyi esnekleştirirken; emeği daha güvencesiz, sömürüyü ise daha görünmez kılan küresel birikim rejiminin temel taşıyıcılarına dönüşür. Bu dijital platformlar, algoritmalar ve veri yönetimi aracılığıyla neoliberalizmin tüketim odaklı, bağımlı öznesini[3] inşa ederken küresel ölçekte ırksallaştırılmış ve güvencesiz emek rejimlerinin sürdürülmesinde işlevsel aktörleri haline gelir.

Küresel ölçekte dijital platformlar aracılığıyla örgütlenen tedarik zincirlerinin ardında, sıklıkla ucuz, güvencesiz ve ağır çalışma koşullarına dayanan emek rejimleri yer almaktadır. Bu rejimler, çoğunlukla göçmen işçiler ve etnik azınlıklar gibi toplumsal olarak kırılgan grupların emeğine dayanır. Platform kapitalizminin küresel örneklerinden biri olan TEMU da üretim ve dağıtım süreçlerini ucuz emek yoğunluğu üzerinden kurgulayan bu birikim modelinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, Batı kaynaklı kurum ve medya organlarının bazı anlatılarında, Uygur azınlığına yönelik sistematik hak ihlalleri ve aşırı sömürü koşullarına dair iddialar yer almaktadır. Her ne kadar bu iddiaların tümü teyide muhtaç olsa da, ırksallaştırılmış ve aşırı sömürüye dayalı emek biçimlerinin kapitalist üretim ve birikim rejimlerinde nasıl konumlandığını eleştirel bir şekilde anlamak açısından önem taşıyabilir. Elbette, bu sadece TEMU platformuna özgü bir durum değildir. Küresel ölçekte faaliyet gösteren Shein, Alibaba ve Küresel Kuzey menşeili birçok benzer platform hakkında da çocuk işgücü, aşırı sömürü (hyper-exploitation)[4] ve ucuz işgücü uygulamalarına dair çok sayıda rapor ve belge mevcuttur.[5]

Bu durum bize şunu açıkça gösterir: Bu tarz platformların küresel ölçekte devasa kârlar elde edebilmesi, ancak en alt basamaktaki, çoğu zaman görünmeyen ve ırksallaştırılmış emek rejimlerine[6] dayanmalarıyla mümkündür. Sömürü; algoritmalar ve kullanıcı arayüzleri aracılığıyla görünmez kılınırken sıradanlaştırılır. Platform kapitalizminin güncel formu, ırk, emek ve teknoloji arasındaki sömürü ilişkilerini görünmezleştirirken derinleştirir ve küresel ölçekte ırksallaştırılmış emek rejimlerinin taşıyıcısı haline gelir.

Bir yanda ekranın parlak ışığında daha çok tüketmeye teşvik edilen, algoritmalarla yönlendirilen kullanıcılar; diğer yanda ise bu tüketim döngüsünü ayakta tutmak için karanlık üretim zincirlerinde zorla çalıştırılanlar…Kapitalizmin platform yüzü, bu karanlık gerçeği gözlerden uzak tutarak, bizi neoliberalizmin ideal tüketici öznelerine dönüştürmenin en etkili araçlarından birini sunuyor.

Dolayısı ile, bugün TEMU gibi platformları ucuz ürünler ve hızlı teslimat vaat eden zararsız arayüzler veya yeni pazarlar olarak değil; küresel kapitalizmin en rafine sömürü biçimlerini taşıyan dijital altyapılar olarak okumalıyız. Üretimden tüketime uzanan bu zincirde emek görünmezleştirilirken, baskı, güvencesizlik ve ırksallaştırılmış sömürü yeniden kodlanır; algoritmaların ve kullanıcı dostu arayüzlerin ardında yeni nesil bir tahakküm biçimi inşa edilir. TEMU’nun Türkiye pazarına hızla giriş yapması ve kısa sürede en popüler e-ticaret platformlarından biri hâline gelmesi, bu küresel rejimin Türkiye’de de nasıl kolaylıkla kök saldığını gözler önüne seriyor. Bu yüzden mesele, yalnızca birkaç tıkla kapımıza gelen ucuz ürünler değil; sömürünün giderek dijitalleştiği, emek süreçlerinin görünmezleştirildiği ve ‘ideal’ neoliberal öznenin veri odaklı yönetişim mekanizmaları aracılığıyla inşa edildiği bu düzenin kendisidir. TEMU’nun Türkiye’ye girişi, piyasacı akıllarca ve devlet söylemlerinde bir başarı öyküsü olarak sunulurken; bizler, bunun direnişle karşılanması gereken yeni bir sömürü ve tahakküm dalgası olduğunu hatırlamalı, hatırlatmalı ve yüksek sesle dillendirmeliyiz.

Giderek daha derinleşen küresel dijital denetim ve sömürü düzeni karşısında, bu düzeni teşhir etmek, görünmez kılınan emek süreçlerini görünür kılmak ve sermayenin bizleri dönüştürmek istediği tekil yaşam formlarına karşı kolektif, adil ve özgür alternatifler üretmek, belki de her zamankinden daha yakıcı, daha gerekli ve daha politik bir mücadele hattı olarak önümüzde duruyor.

 

[1] “Temu Türkiye pazarına girdi: 1 günde teslimat dönemi başlıyor,” Gazete Oksijen, 25 Temmuz 2025, https://gazeteoksijen.com/ekonomi/temu-turkiye-pazarina-girdi-1-gunde-teslimat-donemi-basliyor-244639.

[2] Nick Srnicek, Platform Capitalism (Cambridge: Polity, 2017); Daisy Chan, Freek Voortman, and Sarah Rogers, The Rise of the Platform Economy (Netherlands: Deloitte, 2019), https://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/nl/Documents/humancapital/deloitte-nl-hc-the-rise-of-the-platform-economy-report.pdf.

[3] Nitekim, sosyal medya platformlarında ve çeşitli forum sitelerinde “TEMU bağımlılığı” (TEMU addiction) başlığı altında çok sayıda bireysel paylaşım yer almaktadır. Kullanıcılar hem kendilerini hem de çevrelerindekileri TEMU’ya bağımlı olarak tanımlamakta; bu tür ifadeler giderek daha yaygın ve görünür hâle gelmektedir. Hatta internette yapılan basit bir taramayla, bu deneyimi paylaşmak üzere oluşturulmuş “TEMU bağımlıları” adlı çevrim içi gruplara dahi rastlamak mümkündür.

[4] Aşırı sömürü (hyper-/super-exploitation), Marksist kuramda emek gücünün genel ücret düzeylerinin ve değerin altında oranlarla ve koşullarla çalıştırıldığı, bu nedenle yaşam kalitesi ve yaşam beklentisi gibi asgari insani koşulların sistematik olarak kısıtlandığı ya da tehdit altında olduğu bir sömürü biçimini ifade eder. Bu kavram, özellikle küresel güneydeki emek rejimlerinde, etnikleştirilmiş ve cinsiyetlendirilmiş işgücü üzerinden sermaye birikimini açıklamak için kullanılır

[5] Bu yazının sınırları içinde detaylandırılamayacak kadar geniş bir konu olmakla birlikte, platform kapitalizmi içinde şekillenen bu sömürü pratiklerinin elbette yalnızca Çin’e ya da Küresel Güney’e özgü olmadığını vurgulamak gerekir. Farklı platform türlerine göre biçim değiştirse de benzer yapılar Küresel Kuzey’de de çeşitli biçimlerde ortaya çıkmakta; özellikle göçmenler veya etnik azınlıklar gibi ırksallaştırılmış emek grupları üzerinden yeniden üretilmektedir. Bu durum, küresel platform ekonomisinin işleyişinde, sömürünün mekânsal ve biçimsel esnekliği kadar, ırksal hiyerarşilerin sürekliliğinin de belirleyici olduğunu göstermektedir.

[6] Irksallaştırılmış emek (racialized labor), ırksallaştırılmış kapitalizm (racial capitalism) literatürü çerçevesinde tarihsel ve yapısal bir analiz düzlemine oturur. Bu yaklaşım, kapitalizmin yalnızca ırkçılıkla iç içe geçmiş olduğunu değil, bizzat ırksallaştırılmış biçimlerde kurulduğunu ve işlediğini savunur. Irksal hiyerarşiler ve sistematik ırkçılık sermaye birikiminin merkezinde yer alır ve ekonomik süreçlerden ayrı düşünülemez. Kapitalizmin tarihsel gelişiminde, özellikle Batı’nın Küresel Güney’deki kolonyal faaliyetleri aracılığı ile ırksallaştırılmış sömürü belirleyici bir rol oynamıştır. Bu tarihsel süreç tamamlanmış değil, tersine günümüzde çeşitli biçimlerde yeniden üretilen ırksallaştırılmış emek rejimleri aracılığıyla sürmektedir. Irksallaştırılmış emek, sermaye birikimi için “tüketilebilir bedenler”in yaratılması, ötekileştirme ve insanlıktan çıkarma (dehumanization) süreçleriyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle, ırksallaştırılmış kapitalizm perspektifi, sermayenin birikim ve kendini yeniden üretme süreçlerinde soyut bir sömürü kavramsallaştırmasını aşarak, ırksallaştırılmış sömürünün merkezi bir rol oynadığını ortaya koyar. Bu yaklaşım, sermayenin üretim ilişkileri ve emek rejimlerini anlamada güçlü bir kuramsal çerçeve sunarak, kapitalizmin küresel, tarihsel ve yapısal düzeyde ırk ile kesişen sömürü biçimlerini görünür kılar. Bkz.: Cedric J. Robinson, “Oliver Cromwell Cox and the Historiography of the West,” Cultural Critique 17 (1990): 5–19; Cedric J. Robinson, Black Marxism: The Making of the Black Radical Tradition (Chapel Hill: University of North Carolina Press, 2000); Robin D. G. Kelley, “What Did Cedric Robinson Mean by Racial Capitalism?,” Boston Review, April 28, 2020, http://bostonreview.net/race/robin-d-g-kelley-what-did-cedric-robinson-mean-racial-capitalism; Nancy Fraser, “Expropriation and Exploitation in Racialized Capitalism: A Reply to Michael Dawson,” Critical Historical Studies 3, no. 1 (2016): 163–78.

 

 

Zeynep Kıyak

Zeynep Kıyak, lisans eğitimini ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamış, yan dal programı kapsamında felsefe eğitimi almıştır. Yüksek lisans derecesini tam burslu olarak Viyana’da yer alan Central European University’de tamamlamıştır. Yüksek lisans tezinde, Türkiye’de platform kapitalizminin yükselişi bağlamında, konum tabanlı dijital emek platformlarının veri odaklı yönetim teknolojileriyle nasıl yeni bir yönetim biçimi yarattığı sorgulamış; algoritmalar ve devlet politikalarıyla şekillenen bu yeni yönetimselliğin emek üzerindeki etkilerini incelemiştir. Bu çalışma, platform işçileri / kuryelerle gerçekleştirilen saha çalışması ve nitel analizlere dayanmaktadır. Akademik ilgi alanları arasında platform kapitalizmi, ırksal kapitalizm, küresel politik ekonomi, emek hareketliliği, politik sosyoloji, feminist kuram ve sömürgecilik karşıtı düşünce (decolonial thought) yer almaktadır. Zeynep Kıyak, halen çeşitli yazı ve araştırma projeleri yürütmekte; Ankara’da yürütülen bir araştırma projesi kapsamında ise arşiv tarama, belge analizi ve veri toplama süreçlerine araştırma asistanı olarak katkı sağlamaktadır.

Bu yazı için gösterilecek etiket bulunmamaktadır.