Praksis Güncel

güncel tartışma platformu

“Komünist Liliputlar diyarında” nasıl devrim oldu?

Bu içeriği paylaş:

Marx’ın Kapital’ini de göstermelik bir ukalalık anıtı olarak değerlendiren HG Wells, Gölgelerdeki Rusya (Russia in Shadows) kitabında “Komünist Liliputlar Diyarında” devrim nasıl oldu? sorusunu sorar. Wells’e göre Rusya nüfusunun tamamı cahil köylüler gibidir, ya ilgisizdir, ya da şiddet ve korkuya teslim olmuştur. Devrim onların umurunda değildir, devrimi umursayan tek grup Lenin ve çevresidir. Böylece hayali ve küçük bir ülkede, bir grup küçük insanın deliliğinin sonucu olarak bir devrim gerçekleştiği sonucunu çıkartmamızı bekler.

Wells’in yazdıkları, Rus devrimini tamamen arızi ve kendinden menkul bir hadise olarak gören burjuva düşüncesinin bir soyutlamasıdır. Rusya’da, Lenin gibi, tamamen kişisel nedenlerden dolayı bir devrim gerçekleşmiştir. Bu da onları (muhalefeti yeterince baskı altında tutarsak ve Antik Yunan’dan miras aldığımız parlamento oyununun daha profesyonel bir karikatürünü yaparak inandırıcılığını artırırsak) başka yerlerde gerçekleşmeyeceği gibi rahatlatıcı bir sonuca götürür.

Oysa Rus devrimi, herşeyden önce 1904-5 Rus-Japon savaşında Rusya’nın yenilmesiyle tetiklenen, tamamlanmamış, çoğunlukla Genel Prova olarak adlandırılan 1905 Devriminin bir uzantısıydı. 1905’te işçilerin daha iyi çalışma koşulları ve siyasi reformlar talebiyle başlattığı ayaklanmaya köylüler ve öğrenciler de katılmıştı. Çarlık rejiminin reformlarla ayakta kalamayacağını netleştiren devrim, aynı zamanda 1917’de daha da geliştirilecek olan işçi sınıfının devrimci öz-örgütlenme araçları olarak sovyetleri açığa çıkardı. Devrimci ayaklanmanın Çarlık rejimi tarafından bastırılmasının ardından, 1917’ye kadar süren baskı dönemi başladı. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın hızla güç kaybetmesi, ekonomik çöküş ve hızlı sanayileşmenin yarattığı ağır çalışma koşulları, 1917 Şubat Ayaklanmalarını hazırladı. Şubat, Bolşevik ya da Menşeviklerin değil, Çarlık rejimine karşı ayaklanarak büyük grevler gerçekleştiren işçi sınıfının ve isyan halinde olan (yine işçi ve köylülerden oluşan) askerlerin devrimiydi. Aynı biçimde, Ekim Devrimi de Bolşeviklerin Menşeviklerin de içinde yer aldığı Geçici Hükümeti devirmesi gibi basit bir şekilde açıklanamaz. Bu dönem Sovyetlerle Geçici Hükümet arasında bir ikili iktidar dönemidir: Bolşeviklerle Geçici Hükümet arasında değil. Nitekim, Bolşeviklerin “Bütün İktidar Sovyetlere!” sloganı da bu bağlamda bir anlam taşır.

Ekim Devrimi’ni hazırlayan en önemli olaylardan biri, Çarlığa karşı Şubat Devrimidir. Ayaklanmalar, 23 Şubat’ta Dünya Kadınlar Günü için fabrikalarda yapılan toplantıların ardından binlerce kadın işçinin sokaklara dökülmesi ile başladı ve kadın işçilere, grevleri lokavtla engellenmiş öfkeli 30 bin sanayi işçisi katıldı. Askerler de eş zamanlı olarak ayaklanıyordu.

Temmuz Günleri ise, bilinenin aksine Bolşevik liderlik tarafından değil, kendiliğinden bir biçimde başladı, hatta Lenin’in ayaklanma için erken olduğu uyarılarına rağmen… Ancak gösteriler büyüdükçe, Bolşevikler liderliği ele almak zorunda kaldı ve protestoları yönlendirmeye çalıştı. Bu döneme kadar Bolşevikler Sovyetler içinde azınlıktaydı. Büyük ayaklanmaya hazır olan tek bir parti bile yoktu. Yani, Wells’in cahil ve ilgisiz köylüler gibi dediği ayaktakımı kendi kendine ayaklanıyor, kendi kendisini yönetmeye aday oluyordu.

Burada bir parantez açacağım: Kurgularımızda halk bir sabah uyandığında devrim yapmış bir ülkeye uyanabilirse de, tarihte öyle olmamış. Yine de halen devrim için gerekli olan nesnel ve öznel koşulların olgunlaşması koşulunu partisinin üye sayısı / oy oranı ile ölçmeye çalışan bir yaklaşım hakim. 20 inci yüzyılın başında kapitalizmin barbarca yayılması ve bunun işçi sınıfı üzerinde yarattığı ağır baskı devrimin nesnel koşullarıdır, evet, ama devrimin öznel koşulları Lenin’in de net biçimde belirttiği gibi, “devrimci sınıfın eski hükümeti tamamen (yahut kısmen) iskat etmek üzere yeterince güçlü devrimci eylemler yapabilme yeteneğidir”[1].

Diğer taraftan Wells’in düşüncesinin aksine Rus devrimi bu dünyadan olmayan bir ülkede gerçekleşmiş tekil bir devrim de değildi: Dünyada da, özellikle Avrupa’da Marx’ın öngörüleri paralelinde devrimci süreçler yaşanıyordu. Alman Komünist Partisi, yüzyılın başından itibaren milyonlarca üyeye ulaşmıştı, Buradan kopan Spartakist Birliği’ne bağlı işçiler yine Rosa Luxemburg’un “erken olduğu” uyarılarına rağmen, 1918-1919 Devrimine kalkışmışlardı. 1919’da kısa sürellğine de olsa Bavyera Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. İrlanda’da 1916-1921 arasında Bağımsızlık Savaşı tarihe geçti. İtalya’da Torino İşçi Konseyleri ile başlayan süreç, 1917-1921 arasında ciddi devrimci kalkışmalara sahne oldu. 1919-1920’de Bela Kun önderliğinde kısa süre sonra bastırılan Macaristan Devrimi gerçekleşti.

Lenin’in Ekim Devrimi’ndeki Rolü

Hiç kuşkusuz ki Lenin, Ekim 1917’de Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesinde belirleyici bir rol oynadı. Bu zaten, herkesin bildiği bir gerçeği tekrarlamaktan ibaret. Ama daha az bilinen gerçekler de var: Lenin’in bu belirleyici rolünün pekişmesi aynı zamanda kendisinin “eski Bolşevikler” olarak adlandırdığı Zinovyev, Kamanev gibi diğer Bolşevik liderlerle de uzun süren mücadelelerinin bir sonucuydu. Lenin herşeyin bıçak sırtında olacağı anın yaklaştığını açıkça görüyordu ve aynı zamanda parti liderlerinin gerekli tüm sonuçları çıkarmadığı kanaatindeydi. Merkez Komite’nin tutumu ona fazla pasif ve ağırdan alıcı görünüyordu. Gerçek bir ayaklanma için derhal harekete geçirmemiz, düşmanı şaşırtmamız, iktidarı ele geçirmemiz gerektiğini ve sonrasını o zaman göreceğimizi söylüyordu. Eğer bu durum gerçekleşmeseydi, kitlelerin daha önce Menşeviklerden ya da SR’[2]lardan koptuğu gibi, Bolşeviklere olan desteklerini de geri çekeceklerini düşünüyordu. Aynı zamanda devrimci bir durumun, partinin bundan yararlanmaya hazır olacağı ana kadar keyfi olarak sürdürülemeyeceğini biliyordu.

Örgütün ona karşı tutumu nasıldı? Bazıları ona “kötü bir gazetede [Pravda] sert yazılar yazan bir meczup ve propagandist” diyordu[3]. Lenin, Sovyetler Kongresi’nde büyük bir sadelikle, “Partimiz iktidarı tamamen ele almaya hazırdır” dediğinde salon kahkahalarla doldu. “İstediğiniz kadar gülün,” dedi Lenin, “son gülen iyi güler”[4]. Nitekim, öyle de oldu.

Lenin’in bu dönemdeki davranışını doğru bir şekilde anlamak için bir şeyi kesin olarak bilmeliyiz: Lenin, kitlelerin devrimi gerçekleştirebileceğine sınırsız bir inanç besliyordu, ancak parti kadrosu konusunda aynı kesinliğe sahip değildi. “İşçilerin ve en yoksul köylülerin ülkesi, Çernovlar ve Teserellilerden bin kat, bizden de yüz kat daha solcudur” demişti.

Geçici Hükümete ve “gerici bir adım” olarak gördüğü parlamentoya karşı Sovyetler tarafındaki net tutumu, devrimin zamanlaması ile ilgili öngörü, kaygı ve sabırsızlığı, işçi ve köylülerin özgücüne olan inancı ile “eski Bolşeviklere” karşı da savaşmak zorunda kalan Lenin, devrimci strateji ve teorik kavrayışın mükemmel bir örneğini sundu.

Lenin’in devrimci liderliğini ortaya koyan en önemli eser, kanaatimce Nisan Tezleri’dir. Ülkenin her yerinde, en üstten en alta kadar İşçi, Tarım İşçileri ve Köylü Temsilcileri Sovyetleri Cumhuriyeti kurulması çağrısı kadar, bu Sovyetlerin dayandığı temel ilkelerin inşası bakımından da kurucu bir metindir. Bunlardan en önemlisi, geri çağırma ve rotasyon ilkesidir. Seçilmiş yöneticilerin geri çağırılması ve seçilme sürelerinin sınırlandırılması ilkesi anlamında rotasyon, özyönetimin karşı kutbu olan bürokrasinin baştan engellenmesi açısından kritiktir.

Devrimci sürecin uluslararası bir boyuta sahip olması gerektiğini savunan Lenin’in Nisan Tezleri’nde ortaya koyduğu ve bugün de kritik bir önem taşıyan diğer bir unsur, sosyal şovenistlere ve ‘Merkez’e karşı yeni bir Enternasyonal” çağrısında bulunmasıdır. 1919’da Üçüncü Enternasyonal’in kurulması, Lenin’in dünya devrimine olan inancının da bir göstergesidir.

Diğer yandan, Nisan Tezleri ile Lenin, burjuvazinin de dahil olduğu Geçici Hükümetin gerici bir adım olduğu, iktidarın Sovyetler tarafından kullanılması konusundaki ısrarı ile, aşamalı devrim yaklaşımına karşı sürekli devrim fikrini de geliştirir. Türkiye’de burjuva devriminin tamamlanıp tamamlanmadığı, yeterince işçi olup olmadığı vb gibi halen kimi kesimlerde süren, özellikle 1960 ve 70’lerde çokça alevlenen bu tartışmalar, Lenin’in bakış açısıyla son derece ilkel ve saçmadır.

Lenin’e göre, işçi, asker ve köylü sovyetleri iktidarın meşru organlarıdır ve siyasi partiler bu organlar içinde güç kazanmaya çalışmalıdır. Bunun tersi, yani devleti sovyetlerin değil, siyasi partilerin yönetmesi bürokrasiye yok açar. Lenin stratejisini geliştirdiği bu yapıyı bazı çalışmalarında “komün devleti” olarak da adlandırır. Lenin, özellikle hastalığı döneminde devletin bürokratikleşmesinin izlerini görüyordu ve buna neden olabilecek yer yer pragmatik davranışları nedeniyle sert sayılabilecek özeleştiriler de yapmıştır.

Bürokratikleşmenin önündeki en büyük engel, sosyalist demokrasidir. Parti içi yaşamın herkesin karar alma süreçlerine katılma, bilgi edinme, eğitimlere erişim, eşit temsil hakkı gibi demokratik özellikleri, daha geniş anlamda üretimin planlaması ve kaynakların dağıtımını üstlenen sovyet sisteminin de bir bakıma garantisidir.

Özetle, Lenin’in en büyük başarısı, Marksist teoriyi bir devrimci strateji olarak somutlaştırmasıdır. Bugün, Lenin’in mirasından ders çıkararak adalet, özgürlük ve eşitlik mücadelesine devam etmek hepimizin sorumluluğudur.

 

Okuma önerileri:

Leon Troçki, Rus Devriminin Tarihi I-II-III, Yazın Yayıncılık.

Leon Troçki, On Lenin, https://www.marxists.org/archive/trotsky/1925/lenin/index.htm.

V.İ. Lenin, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi.

V.İ. Lenin, İkinci Enternasyonalin Çöküşü.

John Reed, Dünyayı Sarsan On Gün.

[1] Lenin, İkinci Enternasyonal’in Çöküşü.

[2] Sosyalist Devrimciler. Çarlık rejiminin devrilmesinden sonra SR’ler Geçici Hükümet’e katıldılar ve Aleksandr Kerenski gibi önemli figürler hükümette yer aldı.

[3] Troçki, On Lenin.

[4] Leon Trotsky, On Lenin.

Ecehan Balta

Sosyoloji eğitiminin ardından siyaset bilimi doktorası yaptı. Araştırmacı. Praksis dergisi Yayın Kurulu Üyesi. Yerküre Yerel Çalışmalar Kooperatifi Kurucu Ortağı.

Bu yazı için gösterilecek etiket bulunmamaktadır.