Brezilya’da bir iş mahkemesi, Volkswagen Brezilya’yı (Volkswagen Brazil) 1974–1986 yılları arasında Amazon Bölgesi’ndeki Santana do Araguaia sığır çiftliğinde işçileri “köle benzeri koşullara” tabi tutmakla suçlu buldu. Washington Post’un haberine göre hâkim, işçilerin “borç köleliği (debt bondage), fiziki şiddete maruz kalma ve aşağılayıcı koşullarda çalışma” gibi modern kölelik tanımlarına uygun koşullara tabi tutulduklarına hükmetti. Olayın Brezilya’nın askeri diktatörlük döneminde, kalkınma bahanesiyle Amazonlara yönelik geliştirilen politikalar çerçevesinde yaşandığı anlaşılıyor. Bu dönemde Volkswagen’in çiftliği (sadece otomobil üretmiyormuş), ağaçları keserek alanı sığır yetiştiriciliğine uygun hale getirmek için kullanılmış. Sığır çiftliğinde çalışmaya getirilen işçiler, “gatos” adı verilen işçi toplayıcılar tarafından ormana çekilmiş, ardından borçlandırılarak, silahlı gözetim altında ve zor koşullarda çalıştırılmışlar. İşçilere başlangıçta “iyi ücret, yemek ve barınma” vadedilmiş. Çiftliğe geldiklerinde ise gıda ve barınma masrafları “borç” olarak yazılmış, ücretlerinden düşülmüş. Silahlı gözetmenler tarafından dış dünyayla bağları kesilmiş, kaçmaya çalışanlar şiddet görmüş. 2019 yılında 1000 sayfalık bir dosyanın savcılığa sunulmasıyla dava resmiyet kazanmış, davanın alametifarikası “modern kölelik” suçlaması. Değerlendirmeler bu kararın gelecekte benzer hak ihlallerinin takibi ve şirketlerin hesap verebilirliğinin sağlanması açısından çok önemli olduğunu söylüyor. Ne diyelim, umarız böyle davalara gerek kalmayacak bir gelecek olur…



Amazonlarda çok sayıda yerli ve uluslararası şirket var. 90’lardan itibaren soya monokültürü için dev araziler açılıyor mesela. Göçmen işçiler… uzun saatler… çok düşük ücretler… pestisitlere maruz bırakılma… artan sağlık riski… çevre tahribatları… yerli halkın toprak kaybı. Tüm bunlar vukuat-ı adiyeden.
Amerikan devi Cargill ile ilgili formel, enformel davalar söz konusu.
Ancak Amazonda en kazançlı sektör açık ara madencilik. Madencilik sektöründe yasa dışı işçi çalıştırmaya, çocuk işçiliğine, güvenliksiz ocaklara, zehirlenmelere, iş cinayetlerine, yerel halkın yerinden edilmesine vb. eşlik eden inanılmaz kârlar söz konusu. 2023 tarihli bir Guardian araştırması Brezilyalı madencilik şirketi Vale’nin, 2010 yılından bu yana (2023’e) Pará eyaletindeki Carajás madeninden 4 milyar tondan fazla demir cevheri çıkardığı ve bu cevherin değerinin 220 milyar dolar (176 milyar sterlin) olduğunu yazıyor. Pará ayrıca Çin dışındaki en büyük alüminyum rafinerisi olan Alunorte’ye de ev sahipliği yapıyor ve Norveç hükümetinin de bir parçası olduğu Norveç madencilik şirketi Norsk Hydro’ya 2014’ten bu yana (2023’e) yaklaşık 15,3 milyar dolar gelir sağlıyor. O insancıl İskandinav kapitalizmi…
Kapitalizmin yakın-uzak tarihi bu tarz uygulamaların istisna olduğunu söylemeyi güçleştirecek çok sayıda örnekle dolu. Kölelik benzeri koşullarda çalıştırılma kapitalizmin krizi, kârlılık sorunları, coğrafi yayılma ve işçi sınıfı mücadelesinin gerilemesi ile yakından ilişkili olarak daha çok dikkat çeken bir başlık haline gelmiş durumda.
2013 yılından bu yana Walk Free adlı kuruluş 160 ülke için “Global Slavery Index- Küresel Kölelik İndeksi” adı altında bir indeks yayımlıyor. Modern kölelik bu raporda şu şekilde tanımlanıyor: “Modern kölelik, zorla çalıştırma, zorla veya kölece evlilik, borç esareti, zorla ticari cinsel sömürü, insan ticareti, köleliğe benzer uygulamalar ve çocukların satışı ve sömürüsünü içerir. Her türlü biçimiyle, bir kişinin özgürlüğünün -bir işi kabul etme veya reddetme özgürlüğünün, bir işverenden diğerine geçme özgürlüğünün veya kiminle ve ne zaman evleneceği konusunda karar verme özgürlüğünün- kişisel veya maddi çıkar sağlamak amacıyla elinden alınmasıdır.”
Kapitalizmin formel sömürüsünün yanı sıra yarattığı uygarlığın ortaya çıkardığı sonuçlar onun sonunu çoktan hazırlamalıydı diye düşünmeden edemiyor insan…
Veriler göstermektedir ki dünya genelinde, her 150 kişiden neredeyse biri modern kölelik altındadır. Modern kölelik, dünyanın her bölgesini etkilemektedir. Dünya genelinde modern kölelik altında yaşayan erkek, kadın ve çocukların yarısından fazlası Asya ve Pasifik bölgesindedir (29,3 milyon). Ancak, bölgesel nüfus büyüklükleri göz önüne alındığında, modern köleliğin yaygınlığı en yüksek Arap ülkelerindedir (bin kişide 10,1). Bunu Avrupa ve Orta Asya (bin kişide 6,9), Asya ve Pasifik (bin kişide 6,8), Afrika (bin kişide 5,2) ve Amerika kıtaları (bin kişide 5) takip etmektedir.
Çalışmada Türkiye de yer almaktadır. Buna göre Türkiye, Avrupa ve Orta Asya’da modern köleliğin en yaygın olduğu ülkedir. Ayrıca bölgede modern köleliğe müdahale etmek için en az adım atan ülkeler arasındadır. 2023 Küresel Kölelik Endeksi, 2021 yılında herhangi bir günde Türkiye’de 1,3 milyon kişinin modern kölelik altında yaşadığını tahmin ediyor. Bu, ülkedeki her bin kişi için 15,6 kişinin modern kölelik koşullarında yaşadığı anlamına geliyor. Türkiye, Avrupa ve Orta Asya’da değerlendirilen 47 ülke arasında en yüksek modern kölelik yaygınlığına sahip ve küresel olarak en yüksek yaygınlığa sahip ülkeler arasında yer alıyor (160’tan 5). Ayrıca bölgede modern kölelik altında yaşayan tahmini toplam insan sayısı bakımından ikinci en yüksek sayıya sahip ve küresel olarak ilk onda yer alıyor. Modern köleliğin en yaygın olduğu tahmin edilen ülkeler sıralaması şöyle:



Modern kölelik olgusu ekonomik kriz, iklim bozulması, cinsiyet eşitsizliği, COVID-19 ve çatışma gibi küresel zorluklarla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı görülüyor. Yine de tablodan da görüldüğü üzere daha ziyade azgelişmiş-çevre tabir edilen ülkelerde karşımıza çıkıyor ama bu gelişmiş kapitalist ülkelerin dahlini azaltmıyor tabii ki. Zorla çalıştırmanın en yaygın olduğu ülkeler düşük gelirli ülkeler olsa da bu durum yüksek gelirli ülkelerden gelen taleple derinden bağlantılı. Rapora göre hammadde tedarikinden imalata, paketlemeye ve nakliyeye kadar ülkeler arası mal üretimi ve dolaşımı, çoğu zorla çalıştırmayla lekelenmiş karmaşık ve şeffaf olmayan tedarik zincirleri yaratıyor. Veri oldukça çarpıcı 2021 yılında G20 ülkeleri, modern kölelik riski taşıyan 468 milyar ABD doları değerinde mal ithal etmiş durumda.
Üretimi ucuz emek bölgelerine taşıyan değer zincirleri burada çok önemli tabi. Meşhur bir eğri var Gülümseme Eğrisi deniyor literatürde. Kabaca, küresel değer zincirinde en düşük katma değerin üretim aşamasında, en yüksek katma değerin ise tasarım/Ar-Ge ve pazarlama/marka aşamalarında toplandığını gösteren bir modeldir. Kenarlarda gelişmiş ülkeler ortada ise az gelişmişler toplanıyor…
Eğri bir tür gülümseme haline işaret ediyor. Eğrinin çukur tarafı da büyük oranda modern köleliğe… Gülümsemeyi mümkün kılan da işte bu çukurun varlığı oluyor.
Sezen Aksu’nun meşhur bir şarkısı vardı “Gülümse” diye… Sanki küresel sistem dile gelmiş… Gülümse hadi gülümse… Yoksa ben nasıl yenileneceğim hadi gülümse… Aynı albümde bir şarkı daha vardı, son şarkı… Değer mi hiç, değer mi hiç, değer mi değer mi değer mi söyle…



Koray R. Yılmaz
Prof. Dr. Koray R. Yılmaz, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, İktisat Bölümü’nden 1999 yılında mezun olmuş, yüksek lisans (2003) ve doktora derecelerini (2009) Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı programından almıştır. Yılmaz “Mahalle Bakkalından Küresel Aktöre Arçelik: İşletme Tarihine Marksist Yaklaşım” ismiyle kitaplaştırılan doktora çalışması ile 2011 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği tarafından Genç Sosyal Bilimci Mansiyon ödülüne layık görülmüştür. 2012-2013 yılları arasında SOAS, Londra Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Departmanında misafir akademisyen olarak bulunan Yılmaz halen Ondokuz Mayıs Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Eleştirel Politik Ekonomi, İktisat Kuramı, Kalkınma Çalışmaları, Düşünce Tarihi ve Türkiye başlıca çalışma ve ilgi alanlarıdır. Yayımlanmış kitap, kitap editörlükleri, İngilizce ve Türkçe çok sayıda makalesi bulunan Yılmaz, 2016 yılında M. Heinrich’in “An Introduction to Three Volumes of Karl Marx’s Capital” başlıklı eserini de Türkçeye kazandırmıştır. Yılmaz aynı zamanda Praksis Dergisinin Yayın Kurulu Üyesidir.